Öğretmen lisesine nasıl kayıt yaptırdım.
Adana Çukurova Ortaokulunu yeni bitirmiş, diplomaları almıştık. Önümde liseye kayıt işi vardı ve devam edip etmiyeceğimi bile bilemiyordum. 1975 yılının eylül ayında yazdan kalma sıcak bir gündü.
Ailem çiftçilik ile uğraşıyordu. Bende baba mesleğine devam ediyordum. Eylül ayının bu sıcak günlerinden birgün bahçeden topladığımız ürünlerden bir sepet hazırladım ve Adana'nın İstiklal mahallesinde oturan ablama götürmek için yola çıktım. Ben bisiklet ile gidiyordum. ancak son anda ana yol üzerinden gitmektense yolumu değiştirip ara bir yola saptım. buradan yoluma devam ediyordum.
Yolumun üzerinde matematik öğretmenim Eyüp Özdemir'in evi vardı. Öğretmenim ve sosyalbilgiler öğretmenimiz olan eşi Gülseren hanım ile balkonda oturuyorlardı.
Beni gören öğretmenlerim bana seslendiler. Bende durarak kendileri ile konuştum. öğretmenim burada bana müjdeli haberi verdi. Mersin Öğretmen lisesini kazanmıştım. İlkdefa burada bu haberi almış oldum. Adresime kayıt yaptırmam için hazırlamam gereken belgeleri posta ile gönderdiklerini söylediler. Ancak mektubun ulaşmadığını ve ne yapabileceğimi sordum.
Benim gibi İsmail Safa Çürük te bu sınavı kazanmıştı. Kendisi gereken işlemlere başlamıştı. İsmail Safa Çürük'ün adresini verdi. Bende teşekkür ederek oradan ayrıldım.
İlk iş olarak elimdeki sepeti ablamlara bıraktım. oradan İsmail Safa arkadaşımızın evine gittim. Kendisini tebrik ettim ve benimde kendisi gibi Mersin Öğretmen Lisesini kazandığımı söyledim. Beni Eyüp ve Gülseren Özdemir'in gönderdiğini söyledim. Mektubun Tarafım hala ulaşmadığını ancak yapmam gereken işlerle ilgili belgelerin birer fotokopisini alacağımı söyledim. Arkadaşımızda gereken belgeleri tarafıma verdi. Sevinçle oradan ayrılıp evime geldim. İçim kıpırkıpırdı. Ertesi günü dört gözle bekledim.
Sabah ilk iş olarak sağlık raporu almak için hastaneye müracaat ettim. Burada işlem yaptırırken Durmuş Bulut ve Oğuz Çağlayanla karşılaştım. Yoğun çabalarım sonunda 3 veya 4 gün içinde raporumu aldım. Noterişlerimide Ağabeyim yardımı ile tamamladım. Cuma günü kayıtların son günü idi. Ancak işlerimi bitirebilmiştim. Diğer bir ağabeyimle Mersin'e gittik ve son anda kaydımı yaptırabilmiştim.
O gün gönül rahatlığı ile Adana'ya döndük. Cumartesi günü de Öğretmenlerim Eyüp ve Gülseren Özdemiri ziyaret ettim. Kendilerine bir kez daha teşekkürlerimi sundum. Artık Okulun açılacağı 1 ekim 1975 tarihini iple çekiyordum.
Bu arada kayıtlar kapandıktan sonra pazartesi günü postacı bana sınavı kazandığıma dağir tebligatı yeni getirmişti, bizden müjdeyi istedi. Bende geç kaldığını bu belgelerin artık işe yaramayacağını, daha önce okula kaydımı yaptırdığımı söyledim.
Mektubun üzerinde posta kabul tarihi ile bana ulaştığı tarih arasında tam 16 gün farkı vardı. Mektup Şehir içinde ve iki mahalle arasında ki mesafede 16 gün beklemişti. Mektubu beklesem sizlerle tanışamıyacak ve en önemlisi Mersin Öğretmen lisesi mezunları ayrıcalığına kavuşamıyacaktım.
İşte sizlerle buluşmam, birlikte okumam, aynı havayı solumam, aynı çatı altında kalmamız böyle bir tesadüfler sonucu olmuştur. O gün ablamlara giderken yolumu değiştirmemiş olsaydım. Bu gün sizleri tanımıyor olacaktım. O günden beridir kendi kendime söylerim herşeyde bir hayır vardır. En kötü anlarımızda bile bizlerin ders çıkaracağı hayırlı bir neden vardır.
EDEBİYAT YAZILISI
2.sınıfta okuduğumuz zaman edebiyat dersimize Mehmet Eroğlu öğretmenimiz geliyordu. Sanırım ikinci dönemin ikinci yazılısı olacaktı. O gün sınava çok iyi hazırlanmıştık. Özellikle aruz vezin kalıplarını ezberledik. Çünkü o yazılıda kesin aruz vesinle ilgili soru çıkacaktır diyoruk.
Ders saati geldi öğretmenimiz tahtaya 5 adet soru yazmıştı.Sorulardan biri de tam düşündüğümüz gibi aruz vezin kalıpları ile ilgiliydi.
Büyük üstat Mehmet Akif Ersoy'un Bülbül isimli siirinden bir beyit yazmıştı. bu beyiti aruz vezin kalıplarına ayıracaktık.
Bu bölüme çok iyi hazırlanmıştım. Ancak soruda bir gariplik hissetim o an. Öğretmenimizin yazdığı beyit:
''-Eşin var, aşiyanın var, baharın var, beklerdin;
Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?''
Beyit hiç bir aruz vesin kalıbına uymadığı gibi ulamada yapılamıyordu. Hemen söz istedim ve sorduğu bu sorunun yanlış olduğunu beyan ettim. Öğretmenimiz Mehmet bey sorunun doğru olduğunu ve cevaplamamız gerektiğini söyledi. Bende bu sorunun yanlış olduğuna adım gibi emindim.
Soruları cevaplamayı bitirdim. Olmayacak yerde ulama yaparak aruz vezin sorusunu da cevapladım. Sınavdan hemen sonra yatakhaneye gittim. Dolabımda bulunan Mehmet Akif Ersoy'un Safahat isimli kitabını getirdim. Hemen 473. sayfada bulunan Bülbül isimli şiirini açtım.
Kitaptaki yazılım şekli:
''-Eşin var, Aşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?''
Mehmet bey kitap ile kendi yazdığını karşılaştırdı. O zaman yaptığı hatayı anladı ve sınava devam eden arkadaşlarımıza dönerek ''Öner arkadaşınız doğru söylüyor, 2. soru yanlışmış iptal ettim.'' dedi.O gün öğretmenimizin yanlışını yakalamanın gururunu duymuştum ancak çok iyi hazırlandığım ve rahat cevap vereceğim bir soru yüzünden böylece puan kaybettim.
|